Pages

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Onun Adı DAF



Çok mu salağım diyorum bazen. Üç şişe oje ve bi uyduruk anahtarla üç saatimi geçirebiliyorum çünkü. Ama yok be, kolay oyalanabilen, mutlu olabilen biriyim belki de. Kolay da değil aslında, aman bilemedim. Kimsenin aklına gelmez ki önüme oje ve anahtar koymak. Ne bileyim, bunlar ders kitabının arasına konan çizgi romanlar gibi aslında. Gizlilik değil demek istediğim, görünmeyen ayrıntılar. Her başarılı erkeğin arkasındaki kadın gibi düşünülebilir. :)

Lisede yaptığım bi deney geldi aklıma. Ellerimin son üçer parmağını bantlayıp, baş ve işaret parmağımla 24 saat geçirmiştim. Bakalım insan iki parmakla da yaşayabiliyor mu diye. Annem şaşırmamış, ama kızmıştı. Niye durup dururken kendini sıkıntıya soksun ki insan di mi? Ama ben deney sonucumdan memnun kalmıştım. Yaşayabilirdim tabii ki, ama çok zor olurdu. Özellikle tuvalet sorun olmuştu hehe. Sonuçta parmaklarımı sevmeye başladım. Parmakları sevmek önemlidir bence. Parmakları olanların parmaklarını sevmesi gereklidir. Ama ayak parmakları değil, onları sevmiyorum, bantlamak da işe yaramaz, farklı bi deney lazım sevmek için, düşünmedim hiç.

Gözleri olanlar gözlerini genellikle severler zaten. Karanlıkta ışığı kapadığımız anda görmeyiz çünkü etrafı, değerini biliriz hemen, gözümüzün alışmasını bekleriz falan. Bu herkese olur. Ama parmaklarımızı kaybedip geri kazanamayız. O yüzden bantlayıp değerini anlayana kadar onlarsız yaşamalıyız belki de.

Neyse kendime güzel bi kolye yaptım. Eve gittiğimde yanına ekleyecek şeyler de var. Bi kolye ucu insanı mutlu edebilir; yanına eklenen başka uçlar ve güzel bi zincir ya da deri ise hayat bile kurtarabilir.

Kolyelerin ve parmakların öneminden bahsettiğimiz bir gece daha sona erdi.

İyi gece efenim.

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails