Aslında annemle ilgili bir yazı yazacaktım, anneler gününden beri aklımda, ama fazla duygusallaşmak istemiyorum birkaç gündür. O yazıyı gerçekten iyi hissettiğimde deli gibi ağlayarak yazmak istiyorum.
Biraz aydınlanmış hissediyorum kendimi iki gündür. Kendi değerimin hep farkındaydım aslında da kendimden başka herkese daha fazla değer vermek gibi bir takıntım vardı. Bence hala var da şu an yüzeye çıkarmıyorum bastırdım. Umursamazlık, bilinç, açık sözlülük ve havalı bir duruş. Söyleyince çirkin geliyor aslında, çok ukalaca, ve bana göre değil ukalalık. Ama artık sanırım biraz etrafıma bakıp duruma üzülmektense bu anları kendi avantajıma çevirme zamanım geldi. "En azından ben böyle değilim" demek için çok fırsatım var. İstanbul'da yaşıyorum çünkü. Yozlaşmış, her gün tecavüze uğrayan bir şehir İstanbul. Kurtulmak istiyorum ama kurtulabilene kadar da onu kullanmalıyım.
Artık kendimi zorlamalıyım belki de. Hani çünkü kendiliğinden düzelmiyor hiçbir şey. Oturduğun yerden iş bulamıyorsun, durup dururken çürüklerin iyileşmiyor hemen; düşünceleri bir anda kafandan sıyırmak için mucizeler gerekli, aşık olmak gibi mesela. E bi mucize olsun, bi şeyler düzelsin, ben iyileşeyim, bu düşünceler kafamdan çıksın vs diye bekleyerek olmuyor. Bunu uzun süredir yapıyorum zaten.
Yapacağım şey birini unutmak için bir başkasıyla olmak değil asla. Kendime yediremem bunu zaten. Ya da işsizliğimi unutmak için çeviri yapmıyorum ben mesela. Tamam o biraz işin zorunluluk kısmına giriyor, kabul. Neyse yapacağım şey içime bakmak, yeniden. Yalnızlıklar, kırgınlıklar, umutsuzluklar umrumda olmadan kafama yeniden bir şeyler koyabilmek. Elde etmek isteyeceğim bir şeyler bulabilmek, ya da eski istediklerimi tekrar gündeme getirebilmek. Kendimi zorlamak için bile zorlamam gerekecek tabii. Çok farklı bi Simay oldum son zamanlar.
Öhöm... Bunun devamında yine olumsuz cümleler gelecekti. Engelledim bak, oley! Şimdi kendime ilk görevimi veriyorum, görevimi tamamladığımda da MISSION ACCOMPLISHED diye buraya geçeceğim. İlk görev: Onu yaz, öyle gel!
Tamam, başlıyoruz...
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Bu Kimin Gazı? Kaynanamın Gazı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder