31 Ocak 2014 Cuma
Tek Ayak Üstünde Dururken Ben...
Arkadaşlıkla ilgili görüşlerim ve kurallarım iyice şekillendi. Bu konuda her zaman biraz acımasız olmuşumdur zaten. O yüzden etrafımda "he" dememi bekleyen, başıma bir iş geldiğinde ya da çok mutlu olduğumda yanıma koşacak onlarca insan yok.
Ben kendini anlatan insanları sevmiyorum. Kendini arkadaşlarına anlatan insanları hiç. Hiçbir şeyden şikayetçi olmayan insanlardan korkuyorum. Sağda solda mutluluk tablosu çizenlerden, sorunsuz ve huzurlu olduğunu göze sokanlardan da. Biraz benim karanlık bi' dünyam olduğu için belki; ama ben mutsuz, sorunlu, ağlayan insanları daha çok seviyorum. Çünkü biliyorum ki aklı olan herkes zaten mutsuz, en azından mertçe içini döken insanları seviyorum işte.
Konserine kaç kişinin geldiğinden, yaptığı işten ne kadar prim aldığından, sonunda doğru insanla karşılaştığı için ne kadar düzgün bir ilişkisi olduğundan, babasının yazlık bahçesine kondurduğu çardaktan, geçen gün yeni taktırdığı jantlarından, bir haftada kaç kitap okuduğundan, Mango'daki elbiseleri beğenmeyişinden, son altı ayda kaç kızla "çıktığından" başka bir muhabbeti olmayan, içi bir şeyler için yanmayan, yandığını saklayan insanlardan uzak durmak en büyük hakkım. Şu yazdığım ve yazmadığım muhabbetlerin hepsinde bir hesap var; ve aileler bile arkadaşlıklardan daha fazla hesap kitap kaldırabilir bence.
Başarlarını ve başarısızlıklarını görmeyi bence arkadaşlarına bırak. Bırak da "sen ne kadar çok kitap okuyorsun," desinler; bırak da "siz de Ahmet'le ne kadar yakıştınız birbirinize, ne güzel," desinler; bırak da senin kalçaların geniş, o eteği giymeseydin," falan desinler ya. Eğer kontrolü hep kendinde tutacaksan arkadaş senin için başarılarını çerçeveleyip üzerine çaktığın bir duvar mı olacak? Arkadaş, içine başarını, mutluluğunu kustuğun bir klozet mi olacak? Madem arkadaş kullanmak için var; o zaman dünyaya, sisteme, sevgiline, çocuğuna, kendine duyduğun nefreti, siniri, bulantıyı atmak için kullan onu.
Ailene sakla bu başarı, huzur, keyif listelerini. Anneni arayıp "kocamla çok mutluyuz," de bak, nasıl mutlu olacak. Bayramlarda toplaştığınızda tüm ailene o sene aldığın primi anlat. Hepsi senin için ne kadar sevinecekler. Babana "bu maaşla geçinemiyorum ben" de bakalım, adamın gözüne uyku girecek mi aylarca, elinden hiçbir şey gelmiyorsa hele! Ailesiyle bu samimiyeti yakalayamayanların arkadaşlarına sardığını düşünüyorum işte.
Ben senin arkadaşınsam, bırak da mutluluklarını ben keşfedip senin için sevineyim, "amma gösteriş budalası" deyip seni bi' tık aşağı almayayım kafamda. Bana yapamadıklarından, içini yiyen şeylerden bahset ki, ben de arkadaş olmanın keyfine varayım seni, gerçeğini dinlerken. Bırak, yardım edeyim, birlikte olalım. Kaç kişi var birlikte olduğun, saysana bana?
Bilmiyorum be! O zaman kimse benimle konuşmasın, samimiyetsizliğiyle beni daraltmasın ya! Aman...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder