Pages

4 Nisan 2012 Çarşamba

Kim Kimi Kime Doğuracak?


Beni rahatsız eden bir şeyler var, ne olduğunu bilmemem de beni boş sayfalara itiyor. Ne zaman bir şeylere anlam veremesem yazmaya sarılıyorum. Ne zaman gerçekten kusana kadar etrafımda olan bitenden nefret etsem, o zaman belki anlamak, ama daha çoklukla anlatabilmek için yazmaya başlıyorum. Ya önce kusup sonra yazıyorum; ya da yazdıktan sonra, belki de kusmama gerek kalmamıştır, diye kendimi avutarak o iğrenç ekşimeyle yatağa giriyorum.

Bugün de biliyorum ki kusmadan uyuyor olacağım. Yan yatıp durulmasını bekledim de, geçmedi. Kafam bilmediği bir sorunu itelemeye çalışırken midem gündüz yediğim bir tomar meyveyi gözlerimi yaşartarak gırtlağıma dayıyor.

Beni üzen çok şey var, var da... Yok bu değil. Yani tek başına değil. Beni köpekler de üzüyor, sabahları kendini güneşe yatıran yorgun köpekler mesela. Üzmek doğru kelime mi bilmiyorum. Düşündürüyor diyebilirim; ama içinde üzmeli falan bir olumsuzluk da var, o kesin. Neyse bilemedim, kelimesini bulamadım. Ne görüyorsam işte, hepsi üzüyor, düşündürüyor, bi' şeyler...

Çok gören biri de değilim. Dokuz saatini pencereleri gri bir semte bakan ofiste geçiren biriyim. Sonrası da kapalı perdeler arkasında kutu gibi bir hayat. Fakat gördükleri görmediklerini de çağrıştıran biriyim, ki bu bazen gerçekten berbat bir şey oluyor. "Dünyada bir günde toplam kaç tane tavuk kesiliyordur?" diye soran bir adamla oturup, kaç kişinin tam da şu anda ölümle yüz yüze geldiği için en acı çığlığını attığını düşünüyorum. Delirdiğim anlarda kaç kişinin aynı anda benimle aynı pozisyonda halıda yattığını hesaplıyorum. Denize bakarken boğazda santimetre kare başına kaç çift göz vurduğunu bilmek istiyorum, bilemiyorum.

Yoruluyorum. Zorla yapıyorum aslında hepsini. Kendi seçimlerimi bile dayatılmış gibi iğrenerek yaşıyorum baksana. Üzerinde süzülürken gözlerimi açıp keyfini çıkardığım bir deniz gibi geliyor önce. Sonra boğulma tehlikesini yine "ben" aklıma getiriyorum ve tuzdan yanan gözlerimi sımsıkı kapatıp, gereksiz yere çırpınarak ölmemeye çalışıyorum. Sonra ölmüyorum tabii, ancak kıyısından izliyorum böyle.

Sonra Virginia Woolf ölüyor, ona özeniyorum. Kıyısından bakıyorum deliliğinin derinliğine. Kıvrılan yaşlı kemiklere de kıyıdan bakıyorum. Sırtından zıpkınla vurulan kocaman balıkları da ancak kıyıya vurunca görüyorum. Canlı canlı dokunamıyorum hiç birine. Zaman bulamıyorum diyerek beni benim kadar olmasa da geçiştirenleri geçiştiriyorum.

Ne dalmaya cesaret ediyorum ne de biraz daha çırpınmaya. Orada kocaman deniz duruyor işte, beni beklemiyor belki ama duruyor, ve ben... Biliyorsun işte canım n'apıyorum.

2 Yorum:

potukcu dedi ki...

...güzell

kendi_halinde dedi ki...

"DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE VARIM" diyen düşünürün sözünden yola çıkarak
"DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE MALIM" sözüne ulaşarak hayata siktir çekmiş birinden SİMAY'a bir tavsiye...

Yazıyı okuyunca,
insan olmaktan, düşünen bir beyni incecik bir boynun üzerinde duran yaşadığı hiç bir şeyden bir kere dahi ders almayan koskocaman aptal bir kafanın içinde taşımaktan yorulup da düşünmekten istifa ederek adına hayat denen eziyete "GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM" diyerek siktir çekip kendimi bahsi geçen o köpekler gibi çulsuz çaputsuz çırıl çıplak güneşe yatırmadan önceki hallerim geldi aklıma.. İnsan olmak, herşeye rağmen insan kalmak uğruna düşün düşün uykusuz gecelerim, gözüme vuran baş ağrılarım, beni bırakıp gitmeden önce (lepiska olmasalar da) subaytıraşı olduktan sonra sağa taralı perçemiyle bana çok yakışan saçlarım geldi aklıma. Farkında olmadan kenar etlerini kopardığım parmaklarım, odayı leş gibi kokuturken güya sıkıntılarımı maviye çalan gri buğusuyla dudağımın kenarından alarak süzüle süzüle başımdan aşırıp götüren sigaralarım geldi aklıma...Yanlış yapıyorsun Simay, bence çok yanlış yapıyorsun. Kendinden daha fazla önem veriyorsun etrafındakilere ya da etrafında olup bitene. Sen varsan var etrafındaki her şey var, sen yoksan yok hiç biri gerçek olan bu işte. Günü gelip de tüm kapı ve pencerelerini sonsuza dek kilitleyerek çekip gittiğinde ardında bıraktıkların sen hiç yokmuşsun gibi, hiç var olmamışsın gibi devam edecekler adıan hayat dedikleri ecelin pençelerinde can çekişmeye...Şundan emin ol ki başkası yaşayacak senin ardından senin yaşadıklarını.Seni tanımasa da , sen gibi boş sayfalara hissettiklerini karalamasa da...! Bu bir kara büyü inan, kafasının içindeki beyni çalıştıranlara, o beyni düşünmek için kullananlara bulaşan bir lanet. Haddim olmayarak sana bir tavsiye; siktir et sen de ben gibi hayat denen keşmekeşi ve içindekileri...
Gel yatırıver kendini sen de güneşe ve yahut üstü başı kirli pasaklı çöplerdeki artıkları didikleyen bir sokak kedisi oluver sen de o boncuk boncuk bakan güpgüzel gözlerinle..Gör bak birşeyciğin kalmayacak iki güne..

Related Posts with Thumbnails