Sevgili Galata Kulesi,
Beni bağrına bastın, sevdin, saydın, dinledin. Duvarının dibine boşalttığım şarapları emip gözyaşı döktüğümde bana eşlik ettin onlarla. "Duvar olsa cevap verir" denecek durumlarımın kahramanı oldun. Sırtımı yaslayabileceğim, omuzlarından dünyayı seyredebileceğim, yalnızlığımı paylaşabileceğim bir sen vardın.
Sen kal, sığınağım ol hep, bir sen ol. Hayalimle ya da gerçeğimle tek konuşan sen oldun, sen ol. Kimse bilmez taşların konuşabildiğini, gözyaşı dökebildiğini. Anca zorbalıkla sıkıp çıkarırlar suyunu. Taşları, hele bir de senin gibilerini hep uzaktan izlerler. Dokunulmaz sanat eserleri gibi, tanrılar gibi. Bense yanak yanağa konuşuyorum seninle, dudak dudağa, ve omuz omuza.
Seni uzun zamandır tanımıyorum ama seni herkesten iyi tanıyorum kulem. Sana dokunuyorum. Bugün beni koynunda uyuttun, elimde beş lira omuzlarına çıkma parasıyla kucakladın beni. "Çıkma Simay, yat dinlen kucağımda"ydı fısıldadığın.
Şimdiye dek bu şehri benim için anlamlı kılan tek şeysin, sen İstanbul'sun, benim İstanbul'um. Yüzüme o gülücüğü konduran, acımı dindiren, bana huzuru bulduran, beni kucağında uyutansın. Annesin, babasın, dostsun, sevgilisin Galata. Her şeyimsin, çok şeyinim.
Ellerinsiz, ellerimsiz yaşanır kılan hiçbir şey yokmuş.
25 Temmuz 2010 Pazar
Kuledibi Derin Uyku Çalışmaları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder