22 Mart 2009 Pazar
Göb
O ip onu aylarca boğulmaktan koruyan tek şey. Sınırlandıran belki bağlayan; ama bağlandığı yeri görünce aynı zamanda güven veren ip. Zaman geçiyor ve sular çekiliyor, eller panikle ipe tutunuyor akıntıya kapılmamak için. İp de sürükleniyor, eller de, o da beraberinde. Kuru hava derisini birden yalayıp yutuyor. Hala bağlı sımsıkı; ama havada süzülüyor habersiz. Habersizliği çürüyene kadar devam edecek; tabii bundan da haberi yok. İp kesiliyor, özgür bırakılıyor. Birkaç ay şişkin kalıyor öylece, içi tek bir sıvıyla dolu. İpin kökü özgürlüğünün imzası gibi düşüyor sonunda, haberi yok yine de. Normal denilene devam ediyor; doluyor, boşalıyor, doluyor, boşalıyor, boşalamıyor, doluyor ama hep. Yine de habersiz.
Herkese sevimli geliyor başlarda, kendinden hoşnut zaten; daha da ilgi çekiyor doldukça, mutlu oluyor, habersiz. Gazlar, kramplar, reflüler… Umrunda mı sanki, haberi yok ki, ilgi delisi o şimdi. Tek derdi okşanmak, gıdıklanmak; çünkü bu anlarda herkes gülüyor, mutluluk sonsuz görünüyor. Küçük ya işte, bir de habersiz.
Zamanla içe çekiliyor, saklanmak istiyor kendini kusur sanıp. İlgi çekmemeye çalışması söyleniyor, içeri, olabildiğince içeri saklanıp oturuyor. Sıkılması gerekir ikinci ya da bilmem kaçıncı plana atılmaktan ama sıkılmıyor. Amacını bilmiyor ki, yok zannediyor hatta. Düşünmeye bunca zamanı varken sadece izliyor. O küçük delikten bakıyor dünyaya, diğerlerine. Türlü benzerlerini görüp, aldırış etmiyor beğense de beğenmese de. Diğerlerinin umrunda mıdır, onu da bilemez. İçeri büzülmekten olabilecek tüm farkındalığı da gitmiştir zaten. Yine habersizdir ve öyle kalacağını da bilmiyor. Mutlu ya da mutsuz da değil ki artık, vakumla tüm hisler çekilmiş gibi. Sadece habersiz.
Sahip kendini salıyor, o da kendini. Önceden fazla kasılmış olması şimdiki rahatlığını biraz hissettiriyor işte. Kocaman gülümsüyor sağa sola. Kimisi iğrenerek bakıyor yağ bağlamışlığına, kimiyse ilk zamanlarındaki gibi okşamak, sıkıştırmak, gıdıklamak istiyor. Hangisi hoşuna gidiyor bilemem. Hoşuna giden ya da sevmediği bir taraf var mı yaşanmışlığında onu da bilemem. Gönlünce dolduruyor içini. Doldurduğunun yarısını da içine hapsediyor her seferinde. Nasılsa istediği kadar dolmakta özgür yine. Sınırı yok sanıyor, sahip gelişimini(?) izleyip içten içe sınır koyduğunda bile. Sonsuzluğa değecek kadar şişmeye kalkışıyor. Habersiz olmak hoşuna gitse de istediği bir şey olduğunu bilmek istiyor. İzleniyor, eleştiriliyor, seviliyor, sevişiyor, yadırganıyor; ama dokunmak, değmek, tek başına hissedilmek isteği gittikçe artıyor. Farkında olduğu tek şey bu isteği belki. Diğer her şeyden hala habersiz.
Çürüyüp gideceği zamanlardan habersiz, isteksizce gelen anlık dokunuşlardan, doyuma asla ulaşamadığından habersiz küçük göbek. Gerçekten bilmeyecek. Belki sadece ben ona bu kadar değer veriyorum, saygıyla karışık. Bunu da öğrenemeyecek. Yine habersizce ipinin de düştüğü toprağa karışıp gidecek, orada ya tekrar tutunabilecek ya da "puf" hava olup ciğere yapışacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder