10 Şubat 2009 Salı
Berbat başlayan gün... Berbatlığını şimdi yazmak istemiyorum, Hakan'ın gidişi, üzülmeler ağlamalar... Hepsi geride şimdi. Ayrı bi yazıya değer onlar, gitmedi bende.
Gece 10dan sonra başladı hepsi. Gülay, tanrım, bu kadın yaptığım yapmak istediğim her şeyi biliyor, içinde hissediyor, benimle gerçek anlamda paylaşıyor. Ben de onu biliyorum. Belki de en anlayabildiğim insan, belki de tek paylaşabildiğim...
Bana hayatımın dersini verdi bu gece. Kafası alabildiğine karışıkken bende çözdü, bana döküldü, birbirimize döküldük ve sonucu bulduk. Mutlu olmanın yolunu bulduk işte. Dört buçuk sene olmuş arkadaşlığımız dostluğu sarmalayalı... Hep yakındık, yanında evet hep güldük ama ters gidenleri konuştuk hep. Mal mal ağladık, gereksiz kaygılar biriktirdik. Bu biz birbirimizi tanıdığımız süreçte olanlar tabii. Öncesi de öyle benzer ki. Biz aslında öyle iki ayrı ama aynı yengeçleriz ki...
Tüm konuşmayı kaydetmek isterdim burda da dursun isterdim ama imkanı yok, herkesin özeli var canım. :P
Kısacası mutlu olmayı öğrendik. Kulakları tıkayıp önüne bakıp yürümeyi. Zor değil ama bilen yok, söyleyince gülen var ama yapabilen de yok.
Karşılığını alıyorum ilk andan. Seviyorum Gülay seni. İçime dolan enerjin her şeyi yeniden yapılandırıyor. Verdiğin umutlar boşa çıkmayacak canım dostum. :)
İçi kararmış Onur'um, giden Hakan'ımın burukluğu, içime dışıma akan gözyaşlarım, üzüntülerim geride şimdi, eminim. Apak bir Onur, minik mutlu Hakan var şimdi. İçimde pamuk şekeri hissi, yatıyorum, erken kalkmam lazım.
Gülay!! You are my one and only! :*
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder