Pages

18 Kasım 2009 Çarşamba

Dönüş


Hiçbir kaydı birbirinin aynısı ya da benzeri değilmiş, insanlar gibi bu şarkı. Anlatılanlar hep aynı, anlatma yolları farklı sadece. Farklı olan, evet yine döndüm "insan değilim" yakınmalarına, insan olmayan oluyor artık sanırım. Bencil miyim, gereksiz miyim, ihtiyaç duyulmayan mıyım, saçma mıyım, dayanaksız ve görgüsüz müyüm? Sebepsiz mi yaşamam? Ağlamam boşa mı? Akıttığım sular uzay boşluğunda gerçekten de öylece akıp gidiyor mu? Hiç mi çarpmıyor birilerine? Şeffaf mıyım ya da görülmeyecek kadar? Belki de küçüklüğümden hepsi. Göreceliğe karşı duran bir küçüklüğüm var belki de. Yer-zaman-kişi sınırlaması getirilmiyor küçüklüğüme.
Kafamın içinde beni bile rahatsız edecek kadar düşünce var, hepsini paylaşmamama rağmen dışarıdakiler sinir harbine neden oluyor. Bir vezire düzenlenen suikast değildi hiçbir zaman savaş sebebi; toprak derdi hiç değil; para zaten herkeste var ya da kimsede yok. Temele inelim ve "ego"nun orada yavşak yavşak sırıtarak bize baktığını görelim. Ego kıskanıyor, ego istiyor, ego reddediyor, ego gururu, huzuru, inadı, mutluluğu, nefreti, arzuyu, hırsı yaratıyor. Duygularım var diye geçinmesini bilense insanlar. Eh insan olmadığımı iddia ediyorsam evet duygularım yok. Daha açık olmak gerekirse egomun esiri olduğumun farkında olmam beni belki de insanlıktan çıkarıyor. Direniş ise başka boyutlara taşıyor.
Bu yüzdendir ki nefret ediliyor, kıskanılıyor, taklit ediliyor, aşağılanıyor, bağırılıyor, ah pardon, görmezden geliniyorum, önemsizleşiyorum.
Hep diyorum kardeşim, azıcık bilinç!!! Boş gözlerle bak ve beni görme. Görülmeyince bana giren çıkan yok. İnsanlar kayıplarım olmamalı. Bundan sıyrıldığım anda kayıp edilen ben olacağım işte. Ya da sen. Nasıl düşünüyorsan, öylesin...

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails