Bütün gün Gezi Parkı’nda oturuyoruz. Gidemediğimizde twitter ve facebook’tan destek oluyoruz. Kitap götürüyoruz, yemek götürüyoruz. Çocuklar resim yapıyor, herkes şarkı söylüyor. Hepimiz öyle heyecanlıyız ki, şu kadarcık hayatımızda bu kadar coşkuyu, böylesi bir birliği hiç hissetmemişiz. Kendimizle gurur duyuyoruz bunun bir parçası olduğumuz için. Sadece park değiliz, İstanbul değiliz, Türkiye’nin her yeriyiz, dünyanın pek çok yeriyiz bugün. Bugün Türk kanalları hariç her kanalda biz varız. Erdo-gone’ın çöküşü var, halkın direnişi ve gücü var. Ancak...
Ancak bunları görmeyen binlerce insan var. Cahil, düşünmeyen, konuşmayan, okuyup tartışmayan insanlardan bahsetmiyorum bile. Görüp de sesini çıkarmayan, kendi çıkarı için susan, badem bıyığın altından çıkan her lafı körü körüne ezberleyip, uğruna yaşanacak olgu olarak gören insanlardan bahsetmiyorum. İşin zor yanı bu kısımları eğitebilmek zaten. Ben daha kolay bir şeyi yapmak istiyorum.
Günlerdir aklımızda bir soru var; bu medya, bu hükûmet bu kadar alçaksa; biz şimdiye dek içinde bulunmadığımız her şeyi yanlış mı öğrendik? İşte bundan çok utanıyorum. Aptal yerine konduğum, kandırıldığım ve bir diktatörün yükselişini desteklediğim için çok utanıyorum. Bunları görmeyen insanlar dedim. Evinde internet, televizyon, akıllı telefon olmayan insanlar. Sabahları güp güp yediğimiz domatesi üreten çiftçi, hayatı pahasına gece gündüz geceyi yaşayan maden işçisi, rüyalarında bile iş makinelerini gören fabrika işçisi, okula gidemediği için on yaşında kağıt toplamaya başlayan genç, küçük hapishane kasabasına göç etmiş fahişe... Binlerce insan on beş gündür bu ülkede neler olup bittiğini bilmiyor. Binlercesi de badem bıyığın hipnozu altında.
Ölmüş yakınları için zorla oy kullandırılan bu halk, gerçek halk da biraz uyanmalı artık. Bence şimdi bize düşen, kendi etrafımızdaki insanlarla kucaklaşıp zaferi kutlamayı bir kenara bırakıp bu insanları bilgilendirmek olmalı. Atatürk bunu yıllar önce şehir şehir dolaşarak yaptı. Biz de bunu hiçbir siyasi oluşuma bağlı olmadan, samimi duygularımızla yapabiliriz. Bilmeyen insanlara, baskıcı olmadan, dünyada, ülkelerinde gerçekten neler olduğunu göstermek o kadar zor değil.
Bunu yaparken Türk insanının uzun yazılar okumaktan çok hoşlanmadığını unutmayalım.