Pages

31 Mart 2010 Çarşamba

Kazı Kazan

İnsanlar emaneten duruyorlar şu dünyada. Artık onlara üzülecek kadar aştım bu karanlık kış depresyonunu. Şimdi baharı hissediyorum ya hemen kışta yaşayanlara acımaya başlarım. Ne pisliğim be! Yine de kamburunu sırtına takmış, kafası memelerinde gezen insanlar beni üzüyor. Gözlüğüm olmadığı zamanlarda kitabımı memelerimin üstünde tutuyorum ben, ancak o zaman kafam o kadar aşağı düşüyor bahar aylarında. Onun dışında dimdik duruyorum şimdi, ne güzel!

Çeviri almak için karşıya geçmek bütün kış işkence olmuştu bana. Şimdiyse hava kararmadan gidip dolaşayım istiyorum. Bugün yalnızdım ve çok güzeldi, kışın bir sürü anından çok daha güzeldi. Eliot'ınKokteyl Parti'sini bitirdim vapurda, korktum sonra ya kitapçılar kapanırsa diye. Salına salına Karga'ya gittim yine de. Kitaptan kendime alıntılar seçtim orada. İğrenç bir sebzeli makarna yedim; gerçi yedikten sonra ağzımda kalan tat hoştu, sadece yerken midem bulandı. Aaa en önemlisi bir kediyle ilk kez bu kadar yakın durabildim. Ne kadar? İki karış kadar işte. "Pist" diyorum, yanlış öğretmişler belli ki, yaklaşıyo, çatalımı savuruyorum oyun sanıyo. Çok da kibar bi şeydi, fazla korkmadım. Ah cesaretim toplansa da bi dokunabilsem şu hayvanlara. :( Neyse aldırdım kediyi bi şekilde yine. Sonra Assasins Creed oynadım; ilk kez bir açışımda 3 bölüm ilerledim, kendimi tebrik ediyorum.

Hava kararmaya başlayınca çıktım sahaflara. Sidartha'yı aldığım adamı aradım, bulamadım, kimse de düzgün tarif edemedi. Umutsuzca Akmar'da dolaşırken kızın birine çarpmamak için bir tezgaha tutundum. Kafamı çevirdiğimde elimin altındaki kitabın üstündeki kocaman Beckett yazısını unutamam. Tesadüflere inanmamı istemesin hiç kimse. Ya da isterse kimse bu anlattığım tesadüfî olaylara da inanmasın, umrumda değil. O kadar ortalık yerde o kitabın durmasına imkan yok ben onu arıyorken.

Kendimi yine dünyanın en şanslı insanı havasına bürüyüp kollarımı savura savura dolaşıyordum ki Breakfast At Tiffany's in afişini gördüm. Daha dün bir daha izledim filmi, Audrey'in bu pozu çok meşhurdur tamam, bu tesadüf olsun. Yine de mutluluktan ölebilirdim kolumun altına ruloyu sokuşturduğumda.


- Mutlu musun diye sorsana bana.
+ Mutlu musun?
- Evet mutluyum. Güçlü müsün diye sorsana bana.
+ Aa bunu gördün mü?
- Tamam sorma.
+ Söyle bakalım güçlü müsün?
- Sana ne? Ahahaha

Evet güçlüyüm ama. Eve gelip hafta sonu dostlarımla uçurtma uçuracağımızı öğrendiğimden beri de odamın tavanına yapışık duruyorum. Bu güç ister değil mi?

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails