Blog'umda taslak olarak kaydettiğim bir yazı buldum. Hayal gücümün beni adam edeceğini düşünüyormuşum kim bilir ne zaman. Şimdiyse hastalık gibi geziniyor beynimin içinde hayallerim. Yine de çocukluğum güzeldi, olması gerektiği gibiydi. Ama hayal gücümü bu kadar geliştiren çocukluğumsa eğer, şimdi lanet edebilirim ona. Dar ve aptal olmayı tercih ederdim çünkü. Bakıyorum da bir onlar mutlu. Fazla düşünmek beni yaşlandırıyor, öleceğim güne bir gün daha...
Küçük kafam hep yerinde, her hareketiyle etrafını şaşırtan, söyledikleriyle düşündüren bir çocukmuşum. Aklımda kalan öyle çok şey var ki çocukluğuma dair... Onur Sitesi'nde onlarca arkadaşla, kardeşle, abla-abiyle büyüdüm. Bir çocuğun başına gelmesi gereken her şey geldi başıma. Çok oyun öğrendim, çok güldüm, çok düştüm, çok ağladım, çok korktum...
Alabildiğine inatçı, hırslı ama alçak gönüllü ve utangaç bir çocukmuşum. Lisede teyzem bir ses kaydımı dinletmişti bana, 2-3 yaşlarındayım. Oradaki sesimi hiç unutmuyorum. İncecik, kısık, neşeli, çekingen; sinek gibi vızıldamışım. O kayıt nerede acaba? Sormalıyım, harika bir şey. Şimdiki gibi her anı videoya alınan çocuklardan değildik biz, bunlar çok değerli. Kuzenimin sünnet düğününde de video görüntüm var. 2 aylık bebeğim. İnsanın kaba bedeniyle oturup minicik, incecik halini izlemesi çok ilginç. Hatırlamaya çalışıyor ve bu çabana gülüyorsun. İç gıdıklayıcı, harika bir duygu bebek haline dokunacak gibi olmak.
Sitedeki her aile eksiksiz dışarı çıkardı kar yağan gecelerde. Anneler, babalar, çocuklar, hep birlikte kartopu oynardık. Kocaman kardan adamlar yapardık. En eğlencelisi o olurdu hep. Kalabalığı bizim site sayesinde sevdim belki de. Yaz gecelerinde de tüm çocuklar toplanıp saklambaç oynardık. Bütün mahallede saklanabiliyorduk. Bazen korkacak kadar uzaklara giderdik. bilmediğimiz sokaklara girer altımıza işeyecek kadar gülerdik korkmamıza.
Bisiklet kazaları, tuğlalardan yapılan küçük evler, apartman balkonlarında piknikler, müthiş büyük arka bahçede küçük organizasyonlar, maçlar, oyunlar, şarkılar, ilk aşklar, elden ele dolaşan hatıra defterleri, her sabah boklu Ergene'den geçerek okula gitmeler, boyumdan her zaman büyük olan çantalarım, yaz-kış vazgeçemediğim botlar, koca beyaz tokalar, bit salgınları, eve gururla götürülen pekiyi dolu yazılı kağıtları, kavga ederken toz içinde kalan mavi önlükler, haylazın teki havaya dikti diye yamuklaşan, kol altından eksik olmayan plastik toplar...
11 yaşıma kadar geceleri uyku problemim vardı, o zamanlar beni çok mutsuz ediyordu kafamda kurduklarım; ama şimdi diyorum ki o gecelerde uyuyup hayal gücümü rüyalarla sınırlasaydım şimdi bu kadar geniş bir hayal dünyasına sahip olamayacaktım. 11 yaşımda yeni evimize taşındığım gece bir anda bu problemden eser kalmadı. Ancak alışmamış götte don durmazmış, bu sefer bilinçli sabahlamalarla devam ettim yaratmaya.
4 yaşımdan beri okuyorum. Uzun zaman oldu, zaman kaybettiğim de çok oldu; ama okuyorum, izliyorum, düşünüyorum. Bilinçlenmeye çalışıyorum, asla doymuyorum. Bunları çocukluğumdaki bazı şeyleri hiç değiştirmeden yapmaya çalışmaksa en zevklisi. Bir gün işini çok iyi yapan biri olursam bu, çocukça/çocuksu düşüncelerimden asla vazgeçmediğim için olmuş olacaktır. Yeni şeyler yaratmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
Ve sanırım vazgeçtim. Ne acı bir başka Simay oluvermek...
0 Yorum:
Yorum Gönder