Karşından, sağından ya da solundan gelen insanlarla kesişme noktana baktın mı hiç? Sen mi onların bastığı noktaya basıyorsun, onlar mı senin? Kim kendini senin yolunla kesiştiriyor; ya da sen kimlerin tam da senden hemen önce bastığı yerlere basıyor, kendini kimlerin yoluna kesiştiriyorsun?
Her gün bir miktar yol yürümek zorunda olanlar ya da zevk için, ya da spor için ya da herhangi başka bir şey için sıklıkla yürüyenler bu sorulara cevap verebilirler. Ben kendime güven sorunumu çözdüğümü düşündüğüm zamanlarda yolda yürürken sürekli şunları söylediğimi fark ettim: Kimsenin bastığı noktaya basamam. Kendimi kimseye kesiştiremem. Daha hızlı yürürsem o benim bastığım noktaya basmak zorunda kalır. Ya da yolumu değiştireyim, hatta uzatayım ki onun bastığı yere basmaktan kurtulayım. Beğenmediğim insanların ayak izlerini takip etmeyeyim. O benim bastığım yere bastığında kendini ne kadar farklı hissedecek acaba? Keşke bu kadına kesiştirmeseydim kendimi; tanrım böyle şımarıklardan uzak tut beni!
...
Kesinlikle çılgınca! Kendine hiç güvenmeyen bir insanın son çırpınışlarıydı bunlar! Kendini başkalarına göre yukarıda gören; esasında kendine de kafasını yukarı kaldırarak bakan zavallının tekiydim! Bir anda gelen aydınlanmaları seviyorum ama. Tüm bilinci şeffaflaştırıp sorunları köküne kadar görmek, elini görebildiğin o köke kadar usulca uzatıp koparıp atıvermek harika. Hiçbir zaman mükemmel ya da üstün olamayacağımı anladığım o anda o yalancı güveni de sıpıtıp attım yola. Durup arkama baktım sonra. Önce bir kedi yaladı güvenimi; bunu gören fırıncı süpürgesiyle kovaladı kediyi ve süpürüverdi onu. Toz olup uçacağını sandığım anda bir kadının altın küpesi üzerine düşüverdi çın diye! Küpenin iğnesine takılan paramparça haldeki güven, kadının kulağına ilişiverdi ve birkaç saniye parladı sokak lambasının altından geçerken. El salladım ardından. İçimde hiç boşluk hissetmedim o günden sonra.
Kendimize olan güvenimiz doğuştanmış meğer. Ne kazandığımız paralar, ne biriktirdiğimiz sertifikalar, ne konuştuğumuz diller ona hiçbir şey katmıyormuş. Hepsi sadece ukalalıkmış. Dönüp dolaşıp başkalarının ayak izlerine bastıkça anlarsın sen de. Belki hemen şimdi köşeyi döndü bir fare ve sen onu kovalayan kedinin bastığı yerdesin. İkisinin de izindesin. Fareyi hiç hissetmeden ezip geçen Ferrari'nin de.Ya da tam önündeki adamın arkasındasın işte, tam arkandakinin de önündesin.
İnsansan, okuyabiliyor, düşünebiliyorsan ve yoldan çıkmak çoğu zaman mümkün olmuyorsa; anadan doğma yürümelisin başkalarının yolundan ve yeni yollar açmalısın kendince. Bu kadarsın işte, zaten dünya da bu kadar, yollardan ibaret her şey; ve adımlarından.
4 Şubat 2011 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder