Pages

26 Nisan 2012 Perşembe

Kafası Kıtırtılı Çocuklar

Küçük bir mahallenin dar bir sokağında oturuyorum ve her gün bu sokakta beş dakika falan yürüyorum işe gidip gelirken. Bu sokakta yaşı 15'i geçmeyecek oğlanların lafını da yiyorum zaman zaman hatta. İstanbul çocuklarının öfkesine, cesaretine, yüksek sesine hayran mı kalsam üzülsem mi bilemiyorum. Bir terslik olduğu kesin ama.

Tek düşüncesi, benim bile iki elimle sarabileceğim kaburgalarının içindeki tek heyecanı karşıdan karşıya geçebilmek olan bir kız var burada. 10-15 defa sağa sola çevirip duruyor kafasını, gelen giden yok, yine de bakınıyor uzun uzun, sonra sanki hemen arkasından araba gelecekmiş gibi ayakları kıçına vura vura karşıya geçiyor. Oysaki giden gelen hâlâ yok.

Bu çocukluk değil, o bedenler bu kadar ölüm korkusunu kaldıramaz, ölümden haberi olmasa da dayaktan korkuyordur işte, farkı yok. Bacağını kıracak olsa annesinden yiyeceği dayak da var sonunda, eminim. Dayak yiyen çocukları tanıyabiliyoruz çünkü. Neyse bu onun için fazla bence, adil değil. Biz dere kenarında önümüze arkamıza bakmadan bacaklarımızı özgürce sallarken, etrafı duvarla çevrili kocaman çim dolu arka bahçemizde koşup sadece birbirimizi ebelemeye yoğunlaşmışken bu çocuğun içindeki telaş bana çok geliyor. Yanlış geliyor.

Kalp atış sayımız madem belli, bu çocukların neden ömründen yiyorsun İstanbul'cum, eh?


4 Yorum:

StummScream dedi ki...

Hayatın neresi adil ki?

kendi_halinde dedi ki...

KEŞKE O KIZCEĞİZİ ÖYLE KORKAK, ÜRKEK YAPAN SADECE İSTANBUL OLSAYDI...!

"ANA" DOLU" da, bu dişi topraklarda,
Ölmek mi daha zor dişi olmak mı?

Kız doğmak, kız büyümek, yetişip serpilerek
bir kocanın ya da bir sevgilinin hoyrat kollarında
erkeklik ispatının aracı olmadan,
hayvani şehvetin kirletmediği bir sevgiyle,
"ana" olsa da olmasa da insan olmanın hak ettirdiği saygıyla,
kadın olmanın verdiği naifliğin hak ettirdiği merhametle,
yaradılış sebebinden dolayı daha yumuşak bir kalbi taşımanın hak ettirdiği anlayışla,
sarıp sarmalanarak aşkın ısıttığı sımsıcacık bir göğste
arzu ve istek ile kadın olmak mı zor,
yoksa
her yokluğu, her zorluğu birlikte göğüslediğinin
günün birinde sebep ne olursa olsun asla haklı olamayacak bir nedenle
göğsüne sapladığı o soğuk demirin ucunda ölmek mi?

Hangisi zor?

Adsız dedi ki...

kadın sünnetine değinmelisin bence "kendi_halinde"

kendi_halinde dedi ki...

(Simay Hanımın affına sığınarak,sayfasını karşılıklı konuşma arcı olarak kullanarak "o'na saygısızlık yapmak istemediğimden) Sayın "Adsız" şayet kişisel blogum daki yazıya yorum yaparsanız bu konu hakkında da söyleyecek sözlerim olur..

Related Posts with Thumbnails