Pages

30 Kasım 2011 Çarşamba

Görev Tamamlandı:1

Beni harika bir siteye yönlendiren Menek'e teşekkür ediyorum. O ve dengesiz parmakları olmasaydı iş saatlerim inanılmaz sıkıcı geçerdi. Odalarda Moda'larda yaşlı keyfi yapamazdım. Ve tabii ki 90'lar partisi neymiş bilemezdim.

Nuri Alço sayesinde geçirdiğimiz güzel geceler değil Menek sayesinde geçirdiğimiz güzel geceler var artık.

Aslında Menek dendiğinde akla ilk gelenler ya da tek gelenler bunlar değil. Menek 10.000 yıllık bir gelenek, adeta sonu gelmez öldürmez bir hastalık.



Ya bence oldu, yeter bu kadar.

Muaaah, dizlerine sağlık. :)

28 Kasım 2011 Pazartesi

Öğüre Öğüre Kusmadan Sadece 10 Dakika Önce

Bi Simay günü olsa keşke. Başkaları için yaşamaktan bunun gibi en sıkıldığım anlarda kafamı cama vurmamak için kendimi zor tutmasam da Simay günü butonuna bassam ve hepsi sifon gibi bi anda boşalsa aklımdan.


Sadece kendimi mutlu etmek için fırsatlar yaratabilsem. Aman o ne der, ah kırıldı mı şimdi diye düşünmeden. Ve insan yerine konulmadan yaşadığımı bir anda unutarak. 9:00-19:00 çalışıp eve gelip yemek bulaşık telaşına girip dudaklarımı yemeden. Günün 12 saatini başkaları para kazansın, başkaları temiz yaşasın, başkaları doysun diye endişe etmeden geçirsem.

İstediğim çok değil, ama hayalini bile kuramıyorum bu içine sıçılmış hayatımda. İstediğim sütlü tatlılar yapıp dizi izlemek, deniz kenarında yürüyüp müzik dinlemek, saate bakmadan kitap okumak ya da işte sırtımı yine  Galata'nın buz gibi duvarına yaslayıp ölümü beklemek. Ama huzurla.

Çok değil evet, ama bir günüm bunların ufacık bir kısmını bile yapmadan geçiveriyor. Her sabah aynı insanların enselerini izleyerek işe gidiyorum ve her akşam ortalama 6-7 şarkı eşliğinde işten eve yürüyorum. Aynı yerlerde aynı insanlar. Her akşam anahtarı çevirirken çöp kokmasın diye dua ediyorum ama her akşam da aynı çöplere küfür ediyorum. Son dinlediğim şarkı biraz neşeliyse bile en karanlık modlara girip midemi ağrıtıyorum.

Bi şey yapmak istemiyorum. Çözüm bulmak istemiyorum. Hayal kurmak da istemiyorum. Kimseye güvenmek, mutluluğumu benden daha beter olan insanoğluna bağlamak istemiyorum.

Sadece bir Simay günü olsun, arada bir, boğazıma kadar gelip yutmaya çalışırken kusuverdiğimde.

Sürprizler, mucizeler görmek istiyorum ya da arada. Madem böyle iğrenç, madem böyle faydasız, öyle anlar olsun ki, tamam Simay günleri olmasın da en azından bazı günlerde bazı Simay anları olsun. Soktuğumun boktan düzenini değil de, içinde sadece benim yararıma olabilecek şeyler de olan bi düzen istiyorum.

Mutluyken ne kadar daha tatlıyım bi bilsen.


27 Kasım 2011 Pazar

Ah Çekerekler

Bu şarkıyı dinledikçe rahmetli dedeciğim yumuşak ama sakallı yanaklarını avuçlarıma koyuyor. Yine sarı kafalı, koca gözlü ve küçücüğüm ve avuçlarım yanakları kadar geniş değil de turu tamamlamak için geziniyorlar sanki. :( Kucağında bir sonraki evcilik senaryosunu beklerken biraz saygı ve ürkeklik ama bol bol sevgiyle sigarasını bitirmesini bekliyorum sanki. İşte sanki.

Ama o sigarasını bitirmiyor hiç. Bekliyoruz, özlüyoruz. Sigaralar bitmiyor. :(

Şimdi aynı duyguyu canımın içi babamın yumuş yanaklarında hissedebildiğimi düşünerek seviniyorum. Canlıyız hala, ikimiz de, seviniyorum işte. İnsanlar ölüyor çünkü. Ölmesi beklenmese de ölebiliyor. O öf değil de oh diyerek yattığında yatağına, ben işte o zaman mutlu olucam. Sigarasını bitirmesini bekliyorum onun da. Kucağında değilim kocaman olduğumdan nispeten, ama masada karşısında otururken son sigarasını içtiğini de görücem, istiyorum ve inanıyorum.

Gittikçe büyüyen ailemiz derin derin oh çekerek huzurla yatacak yataklara ve ben eminim ki cıvıl cıvıl pazar kahvaltıları böyle hüzünlü şarkılar ve rakılarla geçen bir geceden sonra yine bizi bekliyor olacak.


Not: Bu şarkının bana hatırlatacağı çok önemli bir insanın da genç yaşta birlikte yaşlandığım Buket'çim olmasını göz ardı etmeyelim. :*

21 Kasım 2011 Pazartesi

Sonra Simay Neden İmza Günlerine Gitmiyor?

Kimine hayvanca gelebilir, "bu mu edebiyat?" diye soranlar da olur. Ama raflarda duran onca sayfa ziyanlığı kitabı alıp ağzınız açık okuyorsanız; biraz da  bunun gibi diyaloglarla kendinize sorular sorduran kitaplar okusanız ne olur? Biraz da düşünseniz ne çıkar?


"...
Mr.Watt rang Mr.Knott.

Knott: "Who's calling?"
Watt: "Watt."
Knott: "What is your name, please?"
Watt: "Watt's my name."
Knott: "That's what I asked you. What's your name?"
Watt: "That's what I told you. Watt's my name."
[Pause]
Watt: "Is this James Brown?"
Knott: "No, this is Knott."
Watt: "Please tell me your name."
Knott: "Will Knott."
Watt: "Why not?"
Knott: "Huh? What do you mean why not?"
Watt: "Yeah! Why won't you tell me your name?"
Knott: "But I told you my name!"
Watt: "No you didn't you said, "Will not".
Knott: "Not not, Knott, Will Knott!"
Watt: "That's what I mean."
Knott: "So you know my name."
Watt: "Of course not!"
Knott: "Good. So now, what is yours?"
Watt: "Watt. Yours?"
Knott: "Your name!"
Watt: "Watt's my name."
Knott: "How the hell do I know? I am asking you!"
Watt: "Look I have been very patient and I have told you my name and you have not even told me yours yet."
Knott: "You've been patient? What about me?"
[Pause]
Knott: "I have told you my name so many times and it is you who have not told me yours yet."
"Of course not!"
Knott: "See, you even know my name!"
"Of course not!"
Knott: "Then why do you keep saying of course Knott?"
"Because I don't."
[Pause]
Knott: "What is your name?"
Watt: "See, you do know!"
Knott: "Of course not!"
Watt:"Then why do you keep saying, Watt is your name."
Knott: "To find out your name!"
Watt: "But you already know it!"
Knott: "What?"
Watt: "See!"
Knott: "Listen, listen, wait; if I asked you what your name is, what would your answer be?"
Watt: "Watt's my name."
Knott: "No, no, give me only one word."
Watt: "Watt"
Knott: "Your name!"
Watt: "Right!"
[Pause before it hits him]
Knott: "Oh, Wright!"
Watt: "Yeah!"
Knott: "So why didn't you say so before?"
Watt: "I told you so many times!"
Knott: "You never said Wright before"
Watt: "Of course I did."
Knott: "OK I won't argue any more. Do you know my name?"
Watt: "I do not."
Knott: Well, there you go, now we know each other's name."
Watt: "I do not!"
Knott: "Good!"
Watt: "Oh, Guud!"
Knott: "Good."
Watt: "No wonder, it took me so long, is that Dutch?"
Knott: "No, it's Knott!"
Watt: "Oh, okay. At least the names are clear now Guud."
Knott: "Yes Wright."
..."

Samuel Beckett - Watt

11 Kasım 2011 Cuma

Lucid Dreaming'de Yeni Bir Dönem


Herkes 11.11.11 bıdıbıdısına boğulmuş giderken ben en ilginç lucid deneyimimi yaşadım bu sabah. Bugünün benim için önemi o yüzden büyük.

Yine dün ve daha önce de birkaç sefer olduğu gibi 4:33'te uyandım. Yanımdaki şişeden su içtim. Sonra içtiğim suya birilerinin çamaşır suyu karıştırmış olabileceğini düşünerek telaşlandım. Her an kendimi kötü hissedebileceğimi düşünerek 112'yi aradım kapattım. Telefona kolay ulaşmak için yastığın altına koydum ve içimdeki mikrobu temizlesin diye kalkıp bir bardak taze su içtim. (Allahım çok salağım.)

Yatağa döndüğümde hemen uykuya daldım ve işte rüya aleminde yapılabilecek en güzel şeyler bundan sonra başlıyor!

Ctrl+n ile yeni bir pencere açtım. Rüyamın boyutunu ayarladım, 450'ye 300 olarak. Önce boş beyaz bir sayfa evet. Sayfanın üzerine monitör dışında görünen dünyadan çekerek nesneleri yerleştirdim. Can'ı koydum, Buket'i koydum, annemi koydum. Birinin eline kitap tutup sürükledim, uzunca bir koltuk yerleştirdim, annemle Buket'i oraya oturttum.

Çok soğuk diyarlarda olduğundan Can'ın rengi biraz daha soluktu, ev ortamına uyması için contrast ayarlarıyla oynadım, biraz canlandırdım. Annem kilo vereceğine söz vermişti, onun yanaklarını incelttim. Bu sırada bu bahsettiğim figürler fotoğraf gibi değiller. Üç boyutlu ve hareketliler. Üzerlerinde yaptığım değişikliklerden bihaber yaşayıp gidiyorlar. :)

Bilincim açık bir şekilde madem rüyadayım biraz daha çılgın olsun diyerek bir sürü nesne daha ekledim. Olaylar butonundan söylenmesi ve yapılması gerekenleri seçtim, sonra arkama dayanıp rüyamı bilgisayardan izlemeye başladım. Öyle gerçekçi ve öyle hayaliydi ki bilgisayar bir süre sonra kayboldu ve her şey gözlerimin önünde şekillendi.

Durdurup başa sarabildiğim, her ayrıntısına benim karar verdiğim şahane bir rüya!

Sanırım yaptığım iş fazla yerleşti bilinç altıma. Daha önce de işle ilgili lucid deneyimler yaşamıştım. Mesela tüm illerde çıkacak bir kampanya için tavanda asılı duran illerden boyum yettiğince elma gibi toplamıştım, çok zorlanınca da odayı ters çevirip yerden toplamaya devam etmiştim. Ancak o huzursuz bir rüyaydı, fazla işe bulanmıştı. Bu seferki öyle değil. Kendi filmini çeken Alice gibiydim, harika!

Şu içinde yaşadığımız dünyada henüz hiçbir başarı sahibi olamadım belki ama rüya aleminde hüküm sürüyorum cınım.

Related Posts with Thumbnails