Pages

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Pelin'i Geri İsteyen Küçük Simay


*
Orta okuldayken Pelin diye bi hayali arkadaşım vardı. Sınıfın camında otururdu, bezen de klasörümde. (evet o zaman klasörler vardı lastikli) Bazen büyür yanımda otururdu, sıra arkadaşımı o geldiğinde oturtmazdım yanıma. Bazen sınavlarda bana cevapları söylerdi. Bazen ödev kontrolü yaparken "arkadaşını koru bu seferlik" derdi ve ben "+" koyardım bazılarına. Aşık olmaya karşı korurdu beni Pelin. Birinden hoşlanmaya kalksam suratıma küçük elleriyle tokatlar atardı cam kenarında, otur derdi, işlerini yap, düşünme. Çoğu zaman Pelin'i dinlerdim. Kızıp onu klasörümden bütün gece çıkarmadığım zamanlar da olurdu, ya da gördüğümde yüz çevirdiğim, sıra arkadaşımın üstüne oturmasına müsaade ettiğim zamanlar da olurdu. Onun canının yanmadığını bilirdim ama, ya da bana hiç küsmediğini.

O benim en güzel dostumdu. Upuzun siyah dümdüz saçları vardı ince telli, lacivert gözleri, bembeyaz dişleri ve gerçekten küçük bir dili vardı, pembe. Öyle peri kızları gibi elbiseler giymezdi hayali bir arkadaştan beklendiği üzre. Deri pantolonlar giyip gümüş takılar takıyordu bazen, bazen küçük etekler giyiyordu, bacakları çok güzeldi zaten, bileklerinde biten siyah botları vardı hep, onları ve siyah çoraplarını hiç çıkarmazdı. Bazen çok şık oluyordu, takım elbise giydiği bile olmuştu. Tam alternatif bir kızdı. Her yere, herkese uyum sağlayabilecek biriydi. Onu herkesle tanıştırmak istedim. Benim hem güzel hem akıllı bir arkadaşım vardı sonuçta. Ne olursa olsun beni dinleyen, kendinden bahsetmeyi pek sevmeyen ve istediği zaman geğirebilen(ki bu benim en kıskandığım özelliğiydi), hem asi hem uyumlu bir arkadaş.

Sonra bi yaz aşık oldum ve onu hayatımdan çıkarmaya karar verdim. Gelmesini bekliyordum, iyi bi konuşma hazırladım, ona ve saçma nasihatlerine ihtiyacım yoktu. Hala istiyorsa benimle birlikte olmak, beni bu şekilde kabul edip dinleyecekti. Günlerce bekledim. Sonra yavaş yavaş unutmaya başladım Pelin'i, kendi acılarıma öyle gömülmüştüm ki, aklıma gelmiyordu hiç. Zaten yanıma da gelmemişti o günden sonra.

Sonra Pelin'i bir defa minibüsle okuldan dönerken gördüm lisede. Her zaman indiğim yerde dikilmiş duruyordu. El kadar Pelin kocaman olmuştu, boyu benimkini de geçiyordu. Yanına gittim heyecanla. Onu özlemiştim. Benimle konuştu, sanki aradan 3 yıl geçmemiş gibi. O aptal nasihatlerini dinledim bu sefer. Gerçekten dinledim. Evin kapısına geldik, apartmana girdik. Yine bize gelecek sandım, yine beni hiç bırakmayacak sandım. Beni öptü yanağımdan, ama dudağını hiç hissetmedim, sadece saçının savruluşundan "beni öpmüş olmalı" diye düşündüm. Gitti.

Bu Pelin'i son görüşümdü. aptal nasihatlerine ihtiyacım çok oldu, ama hiç gelmedi. Çünkü ben onu insanlara "benim bi hayali arkadaşım vardı lan, ne salakmışım" diye anlatıyordum. Ve ona ihtiyacım olduğunu gerçek anlamda hiç düşünmüyordum.

Sana ihtiyacım var Pelin, beni bulsan ya Facebook'tan falan. :/

*İşte Pelin buna benziyor diyebileceğim tek karakter; Nana.

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails