Pages

15 Ocak 2010 Cuma

Ağır Ol!

Fırıl fırılım. Ah ama dön dön nereye kadar. İçimde deli bir enerji var ve sürekli koşmak istiyorum. Rüyamda odama giriyordu insanlar sırayla "ohaa ne büyükmüş" diyorlardı, evet olduğundan büyüktü yine ama bana yetmiyordu ve yetmiyor. Ööf koşmak istiyorum işte, hem de yürümesini bile beceremeyen biri olarak.

Tatil videolarını izliyorum, otostop insanlarını, Halikarnas kızlarını kıskanmamı, çadırda uyanışları, deniz içinde zıplamaları, en boş anları ve en eğlenceli anları bir arada izliyorum. Muhteşem hepsi, en kötüsü bile. Zaman mı elimden bunları alan? Ben miyim düşüren? Yoksa sen misin zorla koparan? Her neyse, sonuçta artık geçmişteler ve bir daha gelmeyecekler. Gülümsetmesi yetecek. Daha ilginçleri, belki daha heyecanlıları yaşanacak. Belki daha kalabalık belki de yapayalnızken... Yine tren takırtıları içinde güleceğim, ve yine bir kamyonetin arkasında çığlık çığlığa yolculuğa devam edeceğim. Bakkalda bu sefer makarna değil tavuk yaptıracağım yine. Gerçekten canım ne isterse onu yapıyor olacağım. Sadece bir başlangıçtı ikimiz için de. Yapılması gerekeni yaptıran, gaza getiren ve birbirine uyan insanlar olduk birbirimize. Başlangıcı sağlayan yoksa da devam etmeyecek değil ya. Telefon hala kullanılıyor, bilgisayar da, çatal da, paten de... Sahipleri yok artık ama hala duruyorlar.

Yalnızlık değil istediğim, ama mecbursam yalnızlığa o da olur. Artık fark etmiyor. Özlemek ki kaçınılmaz olan. Özlemeyi de tek uğraş halinden çıkarmak esas olan. İçinde bir yer evet cız edecek ama devam edeceksin. İleri, geri, sağa, sola hiç fark etmez. Sadece hareket edeceksin.


Şimdiye dek cız etmiyor muydu sanki? Her zaman hatırlayan, özleyen Simsy olmadın mı? Hatta çoğu zaman kafan sadece anılara çalışıyor diye suçlanmadın mı? Anılar güzel. En kötüsü, acısı, hatta kanlısı bile güzel.

Rahatı Kaçan Ağaç'ı ezberlediysen o sarı kağıttan okuya okuya, 2005 yılında sevgilinin iç yüzünü öğrendiğinde elinde duran kola kutusunu hala atmıyorsan, hala evinde askeriyeye ait mavi bir yastık kılıfı bulunuyorsa, o benim simayum dendiğinde sırıtıyorsan, Aslı Börek'e gittiğinde çocuksuluğundan terk edilişini hatırlatıyorsa sana fincanlar, bir anda dünyanı karartan duvara fışkırmış kanları temizliyorsan kafanın içinde, ve birini sakat bırakmanın suçluluğu hala onun damarlarını değil de senin içini cızlatıyorsa, gece masalımı anlatan olsa diye iç geçirip yastığa sarılıyorsan ve bu 8 ayın her gününü ayrı kokluyorsan, fotoğraflara bakıp tadını alıyorsan o yırttığın boynunun, kendi kendine göğsün kabarıyorsa ve de versene çeneni diyorsan, ve daha bir sürüsü aklından bir an bile geçiyorsa unutamazsın Simay, Öküz, Sahip, Simayu, Beybi, Sincap, Simsy. Unutmamalısın da!

Hatırlamanı engelleyecek bir şey kalmadı şimdi, hatırladığını hatırlatmanı engelleyecek de... Anıların hayatın, ama hayatın anıların değil. Farkındalık baş gösteriyor, iyileşme sürecindesin, teşekkürler kendim.

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails