Pages

21 Kasım 2009 Cumartesi

Genele Saygıdan Düşünceye Kaygı Getirmek


Kafanın içinde canlandırdıkların, olaylara yaklaşımın, gördüklerine içinden gelen tepkilerin, doğru ya da yanlış o beyinden geçen her kelime. İnsanlarda ilgilendiğim buyken sadece düşüncelerini bile açıklamayan biriyle yüzyüze kalmak, ikilemlerin en büyüklerinden birini yaşattı bana. İnsanların doğruları ve yanlışları vardır. Yok mudur? Vardır, bu yadsınamaz. Bir de genel yargılar vardır. (Oha artık tablo falan yapacak duruma geldim o kadar anlaşılmıyorum ki.) İnsanlar bu genel yargılara göre hareketlerini kısıtlar ya da kamçılar, bir şekilde herkesi sıkar bu genel yargılar, gelenekler, adetler, dinler... Kendini tamamen istediği hayatı yaşarken bulabilen bir insan yoktur yeryüzünde. O çok sevdiğimiz toplumda yaşıyoruz çünkü. Geçmişten gelen uzun sakallı yaşlı amcaların "aman evladım yapma allah kızar" demelerinin sonucu oluşan yargılara bağlıyız bir şekilde. Olmak istemeyen yok mu? Dolu. Dediğim gibi hiçbir insan yoktur ki ben bu kısıtlamalardan memnunum desin. Ha bunu desin, ciğerimi yesin. Çünkü zaten "kısıtlama" diyerek kendini ele vermiş, tezimi doğrulamış olur.


Şimdi çocuklar üzerinde reklamın olumlu olumsuz etkilerini yazacaktım, ama birden bu sayfayı açıp içimi gerçekten boşaltmam gerektiğini düşünüdüm. Yanımda kağıt yok bu sefer, bilgisayara döküyorum. Her neyse, fark etmez. En iyi yapan yerlerden birinde (yine Art İstanbul), sahlep içiyorum, öksürüyorum, ve dişlerimi sıkıyorum. Duygularımı, buunduğum durumu ve bendeki etkilerini neden yazıyorum? Çünkü insanların anlamasını istiyorum. İletişim bu. Benimki şu anda yazılı iletişim. Zaten ben yazılı iletişim kurmayı daha çok seviyorum. Düşüncelerim lambır lumbur akıp gitmiyor karşımdakine. Cümleleri düzeltebiliyorum, iki kere düşünüyorum, empati kurup yaratacağı etkiyi düşünüyorum.

Neyse kendime fazla dalmak yanlış belki. Toplum baskısı, genellemeler, içimizde kopan fırtınalar asıl bahsetmek istediğim. Çelişmeyen insan yok bu konularda. Kafasında kurduğu ona mükemmel gelen dünyayı göremeyip o sistemin içinde yok olan milyonlarcamız var sonuçta. Ancak yok olduğunu bilen, düşüncelerinin ufak ufak da olsa paylaşılması gerektiğini düşünen, paylaşan ve etrafındaki ufak çaplı problemleri düşünceleriyle gidermeye çalışanlar da var. Ya hepsini boş verelim; düşüncelerini paylaşmak asıl önemli olan. Benden bunu yapmam bekleniyor deyip kalmayan; benden bunu yapmam bekleniyor, yapıyorum da ama istemiyorum diyebilen bir sürü insan var. Bunu önce kafanın içinde halletmek gerekir sanırım. Düşüncelerini kendinden saklamamak, genele ters düştüğünü görsen de bunları senin düşündüğünü görmek lazım.

İnsanlardan çok mu fazla şey bekliyorum? Fazla mıyım buraya? Nereye uyarım ki? Ya, bi kere böyle düşünebilen beyinler varsa bunu uygulamak neden imkansız olsun? Bu genel yargılar oluşturulurken söz sahibi insanlar böyle düşünüyormuş, peşinden gitmişiz. Bunu yargılamıyorum. İnsanız ve yönetilmeye yol gösterilmeye ihtiyacımız var. Ancak gösterilen yolu kolayca gitmek ve gittiğin yolla çelişse de kendi duruşuna sahip olmak gibi iki seçenek var. Kolay olanı seçenler beni sinir edenler. Bu, bir defa yaşayacağımız bir hayat, kendini akıntıya kaptırıp günü atlattığına, aç kalmadığına sevinemez insan sadece. Bana bu çok ahmakça geliyor. Çok fazla tanıdığım, sevdiğim insan var bu yolda aslında. Başta sevgilim var baksana. Aman ses etme bugünü de laf yemeden, asilik yapmadan, temiz geçirdik diye huzurlu uyuyabilen... Ben bunu değil, "bugün yeni ne yarattım, genele ters düşse de beynimi bugün ne kadar çalıştırdım ve kendime bugün ne kattım?" diye sorup huzursuz olan insanlar olsun istiyorum.

Bunu her gün ben de yapmıyorum. Daha önce de yazdım, hayatın akışına bazen öyle kaptırıyoruz ki, bu lanet dünyada paraya ve onun getirdiği saygınlığa o kadar ihtiyaç duyuyoruz ki, kendimi sorgulamayı bırak hiç düşünmeden geçirdiğim günleri biliyorum. Ancak kendimi bunun için suçluyorum. Doğrularımın peşinden gitmediğim her anımı lanetliyorum. İşe yararlılığı göreceli. Bence küçük çevrelerde yayılmış müthiş düşünceler bir gün gerçekten insanların düşünen hayvan olduğunu kanıtlayacak. Kim ne düşünür bilmiyorum ama hayvan gibi yaşadığımız, yaşatıldığımız doğru. Hiç kimse çıkıp da ya bırakın bu örfü adeti kafanıza göre yaşayın diyemiyor. Derlerse cezalandırılacağını biliyor. Kimsenin korkudan lafını dinlememesi ve uygulamaması da cabası. Devrim ruhu taşıyan bir birey için karanlığın başlangıcı olur bu desteksizlik.

Neyse, başka yerlere giriyorum yine. Benim bahsetmek istediğim, sadece düşüncelerimizi paylaşmamız. Önce kendimizle, sonra yanımızdakilerle. Böyle gelmiş, böyle gider mantığını kenara koyup, genel yargılara, ahlaka, dine ters düşse de düşündüklerimize sahip çıkmak gerek. Harekete geçirmek, davranışa dökmekse ayrı bir konu, uzun uzun tartışılır. Bu dünya, sanılan kadar küçük değil, milyonlarca insandan bir tanesi olduğunu bilip, binlercesini geride bırakacak şekilde sıyrılmak, farklılığını kanıtlamak muhteşem fikirlerden doğuyor.

Yani Arşimet'e deli demeden ve gülmeden önce bir düşünmeli.

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails