Pages

1 Nisan 2009 Çarşamba

Ah bir Pilsen!

Yine derse diye kalkıldı erkenden, okula gidilip yine kaşarlı simit - çay ikilisi rüzgarlı bahçede mideye girdi. Ders saati yaklaştıkça, hava da güneşlendikçe planlar yapıldı yine. :) Napıcam bu dersleri bilmiyorum, iyice salladım. Son dönemim sözde, hepsine girip ağızdan çıkan her kelimeyi yazma planım vardı geçen dönem. Ahaha yalan ki!
Zenit'imi aldım sonunda. Güzel fotoğraf planlarım var ki 1 hafta içinde dijitali de alınca uygulamaya geçirebileceğim. Sonra Mısır Çarşısı'na gidip çay aldık. Ben sevmediğim için Buket'e aldım. Love Tea! Oturduğu yerden aşk getirecek herhalde kokusuyla. :) Of o kadar uzun bir gündü ki, hem her ayrıntıyı yazmak istiyorum hem de üşeniyorum. Engin sayesinde bütün kemiklerim ağrıyor. Oraya da gelicem. :(
Taksim'e geçtik tünelden. Yine adını bilmediğim şu kitapçıya girdik. Bu kadar ucuz ve çok kitabı bir arada görmek çok ilginç ve harika! Didem aradığı kısa öykü kitabını buldu. Eski ciltli, kırmızı, 80ler kokan ama 30lardan kalma bir kitap, süper!
Neyse ordan çıkıp taze meyve sularımızı aldık, tünelde müzik dinlemeye gittik. Yüküm olmasa daha bir zevk alacaktım da çok yordu çantam beni. :( Bu süre içinde Buket bizi çok şaşırtan ama takdire değer hareketiyle gönlümü kazanmayı başardı. Örnek alacağım kesindir!
Marmarada yemek, Art İstanbul'da çaydan sonra ayaklarım ve gözlerim bizi Beatles'a götürdü. Oturmaktan vazgeçtik ama Kadir'in kedi verdiğini öğrendik. Ben de sevmek istiyorum artık ya. Bi tanesini almak istiyorum. Gerçi az önce İdil'e bu fikrimi söyledim ve anında çingenelik yapıp bağırmaya başladı! Sinir oluyorum ya, ben de deli gibi korkuyorum ama istiyorum. Napıcak ki o hayvan sana! Artık evlense gitse de ben de istediğim gibi yalnız yaşasam. Lanet olsun!
Beatles'tan çıktığımızda Gülay - Nuray kardeşler geldi. Buket'i uğurlayıp onlarla pizza yedik. Sonra Didem'i arkadaşlarına teslim edip işe koyulduk. Aman ne işi olacak, içmek işte. :P
Asmalımescit tıklım tıklım, Sanat'ta içtik, sonra da Küçük Beyoğlu'nda. Aylar geçiyor, içiyoruz, değişen bir şey yokmuş gibi aynı cümleleri kuruyoruz. Ne saçma, ne kötü ama bir yandan da hep güzel! Hep birlikte olmak, değişmeyen şeyin bu olduğunu da görmek hep güzel. :)
Biralarımızı alıp sokaklara da döküldük. Sanki bir anti-aging çalışması oldu benim için dün gece. Sarhoş değildik ama sarhoş gibi mutluyduk.
Engin'e giderken yaptıklarımdan asla sorumlu değilim! :) Engin'deyse yine çok güldük, yine pofur cipslerden aldık 20 paket. Dördümüz bir yatakta, güle, özellikle oynaya uyumaya çalıştık. Sabah uyandığımda hem donuyordum hem tutulmuştum. Engin de sağolsun bütün gece üstümde zıpladı, mıncıkladı, kemiklerimi sıkıştırdı. Sabah da öyle uyandırılmak hiç hoş değildi tabii. İşe gidecekmiş, bokum! Döktü bizi sabahın köründe yollara. Çok söylendim ama çok seviyorum Engin'i be. Tüm bağırmalarım zaten o mutlu olsun diye. Engin the "en sevimli kocası". Ahaha, yerim.
Dünüme giren, dününe girdiğim herkesi yerim! Yerim!

0 Yorum:

Related Posts with Thumbnails